Ne İzledik de Beğendik: Slasher sezonları değerlendirmesi

Korku filmlerini seven ve bolca slasher filmi izlemiş biri olarak, Netflix’te Slasher adında bir dizi bulduğumda çok heyecanlandım. Slasher, Kanada yapımı bir antoloji dizisi ve şu ana kadar her biri 8 bölümlük olan 5 sezon yayınlandı. Konsept olarak American Horror Story’yi andırıyor.  

Her sezon tipik 'katil kim' senaryosuyla kendi hikayesini anlatıyor ve çoğunlukla aynı oyuncular farklı sezonlarda farklı karakterleri canlandırıyor. Ve size şunu söyleyeyim, bu tür film ve dizilerin hayranları bile her zaman bir sonraki adımda ne olacağını bilemeyecek. Şimdiden uyarayım, bir slasher’dan beklediğiniz gibi fazlasıyla şiddet ve kan var.

Slasher bir antoloji dizisi olduğu için sezonları sırayla izlemek zorunda değilsin, bu yüzden kendi fikrime göre sezonları en kötüden en iyiye sıraladım. 

5. Guilty Party

Dizinin ikinci sezonu olan Guilty Party, Kanada’nın kırsalında ıssız bir kampta geçiyor. Beş yıl önce yaz kampında rehber olarak çalışan ve bir cinayete karışan genç bir arkadaş grubunun, tekrar aynı yere geri dönmelerini konu alıyor. Kurbanın cesedini bıraktıkları yerde bulamayıp kamp’ta mahsur kalıyorlar ve parkalı bir katil tarafından bir bir öldürülmeye başlarlar.  

Bazı izleyenler bu sezonu en sevdikleri arasına yazarken, bence yavaş temposu ve biraz eksik kalan karakter derinliği biraz sıkıcı hale getiriyor. Aynı zamanda ıssız lokasyonda geçtiği için hep aynı kişileri izliyoruz ve benim o çok sevdiğim ‘kasabada herkes tedirgin ve katili arıyor’ vibe’ı eksik. 

Diğer sezonlara göre sonu pek tatmin edici değil, ve spoiler alert - Freud izleseydi bu hikayeyi çok severdi. Yine de izlenmeye değer bir sezon olduğunu düşünüyorum. 

4. The Executioner

The Executioner, dizinin ilk sezonu ve set ve oyunculuk olarak birazcık yetersiz kalsa da eski/klasik slasher filmlerini en çok andıran sezon olduğu için eğlenerek izledim. Bu sezonda, Sarah ve kocası Dylan, Sarah’nın doğduğu kasaba Waterbury’ye döner ve ailesinin 30 yıl önce Halloween gecesinde The Executioner adında bir katil tarafından öldürülen eve taşınır. İlk soru işaretini bırakan şey de tam olarak bu, aklı başında bir insan neden bu eve taşınır ki?! 

Neyse, önemli bir detay daha ekliyorum, katil hamile olan annesini ve babasını öldürdükten sonra Sarah’yı annesinin karnından ‘alıyor’ (gözünüzde çok canlanmasın diye yazmıyorum ama anladınız bence) ve polis gelene kadar kucağında bebekle koltukta oturuyor. Katil, polis tarafından tutuklanıp ömür boyu hapis cezası alıyor.

Sarah ve kocası eve taşındıktan hemen sonra, yine The Executioner gibi giyinen bir katil tek tek etraflarındaki insanları öldürmeye başlıyor. Ben izlerken katilin kim olduğunu sonuna kadar tam çözemezken, eğer sen çok fazla bu tarzda dizi film izliyorsan, baştan çözme ihtimalin var. Murat dizinin ilk bölümünde uyuyakaldı. Bir ara uyanıp televizyona baktığında bir karakter görüp ‘katil bu’ dedi ve tekrar uyudu. Sezonun sonuna geldiğimde haklı çıktı. 

3. Ripper

Zamanda yolculuk yapmayı seviyorsanız, Slasher’ın beşinci sezonu tam sizlik olabilir. Hikaye, 19’uncu yüzyılda Toronto’nun zenginlerini öldüren The Widow’u (‘dul’) ve onun peşine düşen genç polis Rijkers’ı anlatıyor. Çok bariz olduğu için bilerek yapıldığını düşünüyorum ama tam bir Jack The Ripper havası var sezonda.

Garip bir şekilde herkes katilin kim olduğunu çözmek zor olduğunu söylese de bana birkaç bölümden sonra çok bariz gelmişti. Ancak intikam, zenginlere karşı ayaklanma ve tatmin edici sonlar seviyorsanız, bu sezon tam size göre olabilir.

2. Flesh and Blood

İlk sıraya koymasam da bence dizinin dördüncü sezonu olan Flesh and Blood kesinlikle en çılgın olanı. Zengin ve güçlü ama bir o kadar da acımasız ve ataerkil olan (David Cronenberg’in canlandırdığı) Spencer Galloway, bütün ailesini haftasonu için özel adasına çağırır. Asıl buluşma sebebinin Spencer’in mirası olduğunu anlayan aile birbirine girerken, aralarında bulunan bir katil yine tek tek herkesi öldürmeye başlıyor. 

Aşırı toksik aile yapıları, tamamen kafayı yemiş ahlaksız karakterler ve aralarındaki kavgaları ara ara ağzım açık izledim. Yanı sıra bir de aile sırları, klasisizm, dümdüz ırkçılık, (duygusal ve fiziksel) ensest, ve aşırı bir kan ve şiddet gösterişi olan bu sezon, kesinlikle kendini heyecanla izletiyor. İkinci sezon için bir kusur olarak bahsettiğim kırsal lokasyonun burada da olduğunun farkındayım ama sezon o kadar çılgın ki bunu da unutturdu. Bahsedebileceğim tek eksik noktası, sezonun sonundaki katilin açığa çıkmasının biraz ‘bu mu yani şimdi’ dedirtmesi.

1. Solstice

Slasher’ın üçüncü sezonu olan Solstice, yaz partisinden sonra bir apartmanın önünde işlenen ve kimsenin yardım etmeye çalışmadığı vahşi bir cinayet ardından yaşananları anlatıyor. Cinayetten bir yıl sonra, katille aynı druid kostümünü giyen biri apartmanda yaşayan insanları hedef alarak yine cinayet işlemeye başlıyor. Bu cinayetlerin bir yıl önce yaşananlarla alakalı olup olmadığı gizemini koruyor. 

Sezonda ana karakterlerden biri Müslüman bir kız olduğundan tabi sosyal yorum, ırkçılık ve aşırı nefret edilesi karakterler içeriyor. 

Bu sezonu favori sezonum olarak belirlememin sebebiyse apartmanda yaşayan insanların dinamikleri, karakter derinlikleri, sonuna kadar gizemini koruması, sezonun ortasında yaşanan plot twist ve katili öğrendiğimde yaşadığım şaşkınlık. 

Slasher'ın ilk üç sezonunu Türkiye'de Netflix'te izleyebilirsiniz.