Almanya’da Hayat: Gerçekçi bir şehir rehberi
- Aylin
- 27 Haz 2024
- 3 dakikada okunur
Çoğu ülkede olduğu gibi, Almanya’da da her büyük şehrin kendine has bir vibe’ı ve yaşam tarzı var. Kendi düşüncelerime göre ve normal turist rehberlerinde bulamayacağın kısa bir değerlendirme hazırladım. Önden söyleyeyim, burada vezir de olursun rezil de.
Köln

Kadıköy bir gün uyanıp ‘ben Almanya’da bir şehir olacağım’ deseydi, burası olurdu. Nüfusu bir milyon küsür olan Köln, oldschool rockcıların ve bar sahiplerinin, hipsterların ve Almanya’nın her köşesinden okumaya gelen üniversite öğrencilerin buluştuğu bir nokta. Bana ve tanıdığım bir çok insana göre Köln’ün insanları çok daha samimi, hoş karşılayan ve açık görüşlü oldukları için kesinlikle benim favori şehrimdir. Hani gelecekte biri kafama silah dayayıp ‘Almanya’ya dönmek zorundasın ve Köln hariç her yere yerleşebilirsin’ dese o silah patlar.
Dünya mutfağı, sosyal yaşam ve gece hayatı, gezilecek tarihi ve kültürel yerler sunarak herkes için yapacak bir şey sunan bir yerdir burası. Ayrıca bira seven biriysen, burada mutlaka Köln’ün kendi birası olan Kölsch’ü denemelisin.
Not: Çok yakınında bulunan Düsseldorf ile çok ciddi ve eskiye dayanan bir rekabet var (Köln’de yaşarken bir iki kere yanlışlıkla toplum içinde Düsseldorf’tan bahsettiğimde çevremdeki alakasız insanlar dönüp sülalelerine sövmüşüm gibi bana bakmıştı).
Düsseldorf

Büyüdüğüm kasabaya en yakın büyük şehir olan Düsseldorf, yine İstanbul semtiyle karşılaştırmamız gerekirse kesinlikle Almanya’nın Nişantaşı’dır. Nüfusu 600 bin olan ve aşırı gösteriş seven, lüks takılan insanların çok sevdiği bu şehir; asla ve asla Köln’ün samimiyetine ve hoşgörüsüne sahip değil ama ‘güzel bir tur alışveriş yapıp sonrasında ‘Altstadt’ta (şehrin eski/tarihi merkezinde) bir iki kokteyl içmek istersen bir günlüğüne eğlenirsin.
Çok da sert olmamak adına pozitif bir şey de söyleyeyim; Kore ve Japon mutfağı seven biriysen, ‘Little Tokyo’ mahallesine gidip çok güzel Japon ve Kore restoranları ve marketleri bulabilirsin.
Hamburg

Almanya’nın kuzeyinde bulunan ve nüfusu 1.8 milyon olan Hamburg'un havası hep soğuk ve yağmurludur. Öyle olmasa bile. Kuzeyde olması sadece coğrafi olarak değil, vibe olarak da İskandinav ülkelerini andırıyor. Liman kenti havası ve denizcilik tarihiyle bilinen Hamburg, global olarak güzel mimarisiyle ve rengarenk gece hayatıyla anılsa da Almanlar; Hamburg deyince St. Pauli’yi, ikide bir polisle çatışan solcuları ve yüksek kiraları düşünür.
Münih

Herkesin yüzüne gülen, tatlı davranan, ama aslında fakir fukarayla işi olmayan zengin aile çocuğu bir şehir olsaydı, kesin Münih olurdu. Almanya’nın en eski kafalı ve kendini Oktoberfest’le geleneklerin koruyucusu ilan eden Bavyera eyaletinin başkenti ve nüfusu yaklaşık 1,5 milyon olan Münih, yaşamak için gereksiz pahalı ve gösterişçi olsa da birkaç günlüğüne gezmesi gayet keyifli olan bir yer. Ayrıca şimdiye kadar gördüğüm en tatlı kilise olan Asamkirche’nin ev sahibi.
Oktoberfest’e gitmezsem olmaz diyenlerdensen sana Allah kolaylık versin deyip az da olsa akli dengeni sorgularım.
Berlin

Gelelim Alman şehirlerinin Final Boss’u Berlin’e. Hem başkent hem de ülkenin 3.6 milyon nüfusuyla en büyük şehri olmasının yanı sıra bütün dünyada gençlerin ‘of burası manyak bi yer abi deli gibi partiledik’ dediği, tanrının unuttuğu bu yer, bana sorarsan Paris’ten sonra gereksiz abartılan şehirler listesinin başında. Gece hayatı ve line çekmekten canı çıkmış ama bunu bir lifestyle sanan insanları dışında aşırı depresif duran ve hala savaşların ve bölünmenin canlı kanıtı olan bu şehir, üç gün kaldıktan sonra sana hayatı sorgulatır.
Ama kafayı bulup delirmek dışında bir de tarihle ve gezilecek güzel yerlerle ilgileniyorsan, eski binaları, tarihi yapıları ve parkları gayet keyifli (Murat bir tarih nerd’ü olarak şehrin birçok tarihi binanın olduğu ‘Unter den Linden’ caddesine geldiğimizde kendini kaybetmişti).
Belki bir gün canım isterse her biri için uzun uzun travel guide tarzında bir yazı hazırlarım ama şimdilik bununla yetinmen gerekecek, sorry.
Comments